Konusu:

“Bilim gerçeği arayışımızda yardımcı olabilir mi?”

 

Yazar Rumuzu: şambayat0000

Eser Sıra Numarası: 21022025eser02


                                    BİLİM GERÇEĞİN PUSULASIDIR

        İnsanlar var oldukları ilk andan itibaren gerçeğin peşine düşmüşlerdir. Kimi zaman yıldızlara bakarak kaderlerini tayin etmeye çalışmış, kimi zaman doğanın dilini çözmek için taşlara resimler kazımış, kimi zamansa var oluşlarının en derin sorularına cevaplar aramışlardır. Peki bu yolculukta insanlığın elindeki en güçlü araç olan bilim, gerçeği tam anlamıyla kavramamıza yeter mi, yoksa bilinmezler karşısında yalnızca bir fener mi tutar?

         Bilim, insan aklının sistematik düşünme biçimidir. Evrenin yasalarını anlamlandırmak için mantık, gözlem ve deneyden yararlanır. Galileo, teleskobunu göğe çevirdiğinde dünyanın evrenin merkezi olmadığını fark etti. Newton, elmanın yere düşüşünü izlerken kütle çekiminin evrensel bir yasa olduğunu ortaya koydu. Einstein, zamanın ve mekanın mutlak olmadığını ispatlayarak fizik anlayışımızı kökten değiştirdi. Ancak bu adımlar, bize mutlak hakikati mi sundu yoksa gerçeğe biraz daha yaklaşmamızı mı sağladı?

        Bilim, tarih boyunca kesin kabul edilen bilgileri defalarca yıktı ve yeniden inşa etti. Başlangıçta atomun bölünmez olduğu düşünülüyordu ancak 20. yüzyıl, atomun parçalanabileceğini ve hatta içindeki parçacıkların kuantum seviyesinde belirsizlik içinde var olduğunu gösterdi. Newton’un mekanik yasaları, uzun süre evreni eksiksiz açıkladığımızı düşündüğümüz bir modeldi.  Eoriai devreye giriyor. Ancak Einstein’in görelik teorisi zamanın bile hızlanan bir cisim için farklı işleyebileceğini ortaya koyarak bu anlayışı genişletti. Günümüzde ise sicim teorisi, kuantum mekaniği ve çoklu evre hipotezi gerçeğin düşündüğümüzden çok daha karmaşık olabileceğini gösteriyor. Bu noktada Thomas Kuhn’un bilimsel devrimler teorisi devreye giriyor. Kuhn’a göre bilim doğrusal bir ilerleyiş göstermez; aksine dönemsel paradigma değişimleriyle büyük sıçramalar yaparlar. Örneğin; Orta Çağ’da dünyanın düz olduğuna inanılıyordu. Kopernik ve Galileo bu anlayışı yıktı. Bugün evrenin büyük patlamayla oluştuğunu düşünüyoruz ancak gelecekte bu fikrin yerini bambaşka bir model almayacağını kim söyleyebilir? Yani bilim, zamanın ruhuna uygun ama hakikatler mutlak değildir.

        Bilimsel gelişmeler, etik ve felsefi bir çerçeve olmadan insanlığa zarar da verebilir. Oppenheimer ve atom bombasının icadı bunun en çarpıcı örneklerinden biridir. Bilim, maddenin en küçük yapı taşlarını parçalayarak enerji açığa çıkarabileceğimizi gösterdi. Ancak bu bilgi insanlığın hizmetine mi sunuldu, yoksa yıkım getiren bir güç mü oldu? Bu noktada bilim doğru ile yanlış arasındaki çizgiyi çizemedi. Çünkü onun işi yalnızca gerçeği açığa çıkarmaktı. İnsanoğlunun bilimin sunduğu gücü nasıl kullanacağına dair sorumluluk etik ve felsefeye aittir.

       Bilimin en belirgin özelliği yalnızca gözlemlenebilir ve ölçülebilir olanı incelemesidir. Peki ya insanın sezgileri? Aşk, sanat, ahlak, bilinç gibi duygular bilimsel deneylerle açıklanabilir mi? Kuantum fiziği, atomaltı parçacıkların aynı anda iki yerde olabileceğini söylüyor ancak bir sanat eserinin ruhumuzda yarattığı hissi hangi denklem açıklayabilir?  Bir şiirin zihnimizde açtığı pencereleri hangi bilimsel teori tam anlamıyla izah edebilir? Bilim, beynin nasıl çalıştığını açıklar fakat ‘‘benlik’’ dediğimiz şeyin kaynağını, özgür iradenin var olup olmadığını açıklamakta henüz yetersizdir. Ancak tüm bunlar bilimin önemini azaltmaz; aksine onu insanlığın en büyük hazinesi yapar. Bilim insanlık için yalnızca bir araçtır. Mutlak hakikat değil, hakikate ulaşmaya çalıştığımız bir yolculuktur.

         Sonuç olarak bilim gerçeğe ulaşmada elimizdeki en güçlü pusuladır, ancak pusula bize yalnızca yön gösterir; nihai varış noktasını belirlemez. Gerçek; sadece deneylerde, formüllerde veya teorilerde değil; insanın merakında, sorgulamasında ve keşfetme tutkusunda gizlidir. Belki de gerçek, evrenin içinde değil onu anlamaya çalışan zihnimizin sonsuz merakında yatmaktadır.



önceki eser / sonraki eser