Yazar Rumuzu: yelken1234
Eser Sıra Numarası: 06012025eser02
Bilim Feneri
İnsanlık varoluşundan bu yana gerçeğin peşinde bir yolculuğa
çıkmıştır. Peki, bu yolculukta bilimin feneri ne kadar aydınlatıcı olabilir?
İnsanlık tarih boyunca doğayı ve evreni, yaşamının anlamını
çözmek gibi konularda çeşitli yollara başvurmuştur. Bu yollardan en aydınlatıcı
olanlardan biri bilim olmuştur. Acaba bilim, herkes için aynı aydınlatıcılıkta
olmuş mudur?
Bilim, evreni ve doğayı anlamak için deney ve mantığa dayalı
bilgi edinme süreci olarak tanımlanır. Tıpkı karanlık bir ormanda yolunuzu
bulmaya yardımcı ışığı ile size rehberlik eden bir fener gibidir. Bilinmeyenin
karanlığını aydınlatır, görünmeyeni görünür kılar ve aynı zamanda nesnel ve
doğrulanabilir bilgiler sunarak bizi yanlış adımlardan korur. Bu yönüyle bilim
bilimsel gerçeklere ulaşmamızda en güçlü ışık kaynağımızdır.
Bilimin rehberliği sayesinde hayatımızı değiştiren sayısız
katkı sağlandı. Tıp alanında yapılan buluşlar sayesinde insanların daha uzun ve
sağlıklı yaşam sürmesi, telefonla dünyanın öbür ucundaki insanlarla konuşmak ya
da internet sayesinde aradığımız bir bilgiye kısa bir sürede ulaşmak bilimin
bize sunduğu sayısız imkanlardan sadece birkaçıdır. Bilim olmasaydı, bugünkü
modern dünyayı hayal bile edemezdik. Çünkü bilim sadece yolumuzu aydınlatan bir
ışık olarak kalmıyor aynı zamanda ilerlememizi sağlayan bir güçtür. Fakat, bu
fenerin ışığı sınırlıdır. Ulaşamadığı yerlerde hala cevaplanmamış sorular ve
keşfedilmemiş bilgiler barındırır. Özellikle duygular, inançlar ve sanat gibi
konuları anlamlandırmada sadece bilim yeterli değildir. Örneğin, bir
ressamın bir tabloya koyduğu anlam bilim ile açıklanamaz. Bunlar daha çok
insanın iç dünyasıyla, duygularıyla ve kişisel deneyimleriyle ilgilidir. İşte
tam bu noktada felsefe, sanat ve inançlarımız yardımımıza koşarak bilimin
açıklamada yetersiz kaldığı durumları anlamamıza
yardımcı olur.
Gerçeklik kavramına baktığımızda, kişiden
kişiye ve toplumdan topluma değişiklik göstere bilir. Çünkü gerçeklik,
genellikle var olan şeylerin olduğu haliyle kabul edilmesidir ancak herkesin
kendi deneyimleri ve bakış açıları farklı olduğundan kişiden kişiye değişebilir.
Mesela bilimsel bir keşif herkes için aynı şekilde geçerli olabilir ama
insanların bu keşfi nasıl algıladıkları ve hayatlarına yansıtmaları farklı
olabilir. Bu yüzden bilim, her zaman herkes için aynı şekilde aydınlatıcı
olamayabilir.
Sonuç olarak, bilim her ne kadar kendi içinde
cevaplandırılmamış sorular barındırsa da gerçeği anlamamızda ve bilinmeyeni
öğrenmemizde en önemli araçlardan biridir. Bilimin rehberliğinde, evrenin
sırlarını çözme yolunda ilerlemek hem bireysel hem de toplumsal olarak
gelişmemizi sağlar. Bu bağlamda, Atatürk’ün şu sözü bilimsel düşüncenin önemini
en güzel şekilde özetler: ”Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.”