Yazar Rumuzu: yelken2473
Eser Sıra Numarası: 24022025eser27
Gerçekliğe Doğru Fen
Eskiden bu yana, İnsanlarda her zaman Dünyada olup biten
olaylara karşın bir merak duygusu vardır. Bir şeyin gerçekliğinin kökeni ve
yaratılışı hakkında insanlar kendi düşüncelerini kurmuşlardır, birbirleri ile tartışmışlardır.
Konunun doğruluğuna varmak için akıl yormak ve bulunan bilgileri derlemek kolay
bir iş değildir, en eski dönemlerde bile insanlar mağara duvarlarını taş ile
kazıyıp yazıtlar ve şekiller çizip, gelecek nesillere aktarılmıştır. Bunların
varlıklarını bilmez olsaydık eski çağlardaki insanlar hakkındaki bildiğimiz bilgiler
şu anki kadar olamazdı. Ancak soyut olan şeyler, mesela gökte nasıl yıldırım
oluşur? Bu soru bize göre yanıtlaması kolay olabilir, gökyüzünde bulutlar ve
yeryüzü arasındaki elektrik boşalmasıdır. Ama mesela Yunan mitolojisinde bu
Zeus’un yaptığı bir eylemdir ve buna inanılıyordur, peki bu bildiğimiz gerçeğe
nasıl ulaşılmıştır? Hangi kanılara varılarak hakiki bilgiye ulaşılmıştır? Böyle
şeyler sorgulanarak Dünya ve evrenin düzeni hakkında daha da bilgi ediniyoruz,
ama bu bilgiyi nasıl edindiğimizde önemlidir. Dünyanın mantığını kafamıza
oturtmamız için iki yol vardır; birisi Dini inançlar ve kitap sayesinde bizi
yaratan kişi tarafından bize sunulan bilgi ile yola çıkılan, diğeri ise mantık
ve zihinsel yollar ile araştırıp deney yoluyla bulmaktır. Ancak gerçekliğin
öznel veya nesnel olması bir tartışma konusudur:
Dini inançlarda realite nesnel bir kavram olarak tanınmaktadır,
ve oradan çıkan sözler kusursuz bir şekilde kabul edilir çünkü yaratıcının
ölümlü canlılardan daha fazla bilgisi vardır düşüncesi ile ilerlenir. Diğer
tarafta ise Bilim ve deney ile gerçekliğe ulaşmak vardır, kişiden kişiye
değişmezdir. Sınanabilir, gözlemlenebilir ve doğrulanıp inkar edinebilir.
Ölçülüp tartılabilir ve nihayet belirli bir süre içinde ‘’sınavı geçmiş ve
herkesçe kabul edilen, pratikte karşılığı olan’’ böylece hakikat ismini alır.
Bilimi güvenilir kılan da bu olmaktadır. Hakikat unvanını almasının gerekçesi
ise… (Hakikat; Arapça kökenli bir kelime olan ‘’hakikat’’ gerçekten türetilen
ve bu kavramın çoğul eki alarak gerçekler-gerçeklik şeklinde pratikte somut
karşılığına tekabül eden bir kavramdır) Bilim bununla yetinmez olmasıdır.
Evrenin devinen yasaları gereği devinmek ve değişmek zorunda olduğunu
bilmektedir ve bu yüzden kesinliğinden hiçbir zaman kuşkulanıp şüphe
duyulmadığı, kendi koyduğu kurala bile ‘’acaba, eğer, lakin’’ diyecek kadar bu
kurala ve tabii olduğu olay ve olgulara bilimsel kuşkuculuk ile bir çerçeveden
bakınmış bulunuyor. Bizim öznel bakışımız bu sınavlardan geçiyorsa bize bu bir
ipucu da bulunmaktadır, öznel olmak aksine nesnelliğin daha yakınında olmak
anlamına gelmektedir ve gerçekliğe bir adım daha yakında bulunmaktadır.
Fakat bu kriterden geçemiyorsa, şahsi düşüncelere dayalı ise
bu gerçek olma arzusuna ve isteğine erişememiş olmak demektir. Biz böyleyken
kendi öznel bakışımızı nesnel bakışın yerine koymaya amaçlamaya kalkışırsak,
aynı olan şeyi etrafımızdaki dünyadaki milyonlarca insanın düşüncelerini
tanımış oluruz; ortada birbirinden tamamen farklı milyonlarca gerçekliğin
bulunduğu bir kapıyı aralayabiliriz ki, orada kapsanan her şeyi bir yere
toplamış gibi oluruz. Oysa ki bugünkü halk ve ulusumuzda içerilen sağlık, eğitim,
teknoloji gibi konuları kavrayan ortak
ve nesnel bir çizgisinin ortasında bulunmaktadır. Bu ince çizgide en ufak bir
değişlik olduğunda bu saydığım kavramların hepsinde benzer değişikler
oluşturabilir. Hepsinin arasında bir ortak bağlantı bulunmaktadır. Örneğin vücudumuzun
fonksiyonları hakkında yeni bir bilgi bulunmuştur, bu ortaya çıkan yenilik
tıbbı alanda alınacak önlemler belirlenmiş olur. Bu bilgi eğitime de geçebilir
ve böylece derslerde bu bilgi daha fazla kişiye aktarılabilecektir, bu bilgiye
sahip olan insanlar çoğalacağı için bununla kalmayıp gelecekte ki ürünlerde ve
araçlarda bu fonksiyon için sağlanabilecek bir tür bulunuşlar ortaya çıkabilir.
Nihayet en sonunda ise bu bulunuşlarda sağlıkta etkili olup kullanılabilir.
Yani en baştan bir döngüye girmiş gibi olmuştur, bundan çıkarabileceğim şey
bilimin bize doğruluğa ulaşmaya katkıda bulunabileceği ve bizi
yönlendirebileceğini belli etmiş olur. Bilimle beraberinde bizi doğadaki
keşifler insanlığı doğru yola yöneltir. Böylece bilimin yapıtaşları olan
araştırma ve sorgulamak bizi gerçekliğe ulaşmamızı sağlayacak unsurlar olduğunu
kanısına varmış bulunabiliriz.