Konusu:

“Bilim gerçeği arayışımızda yardımcı olabilir mi?”

 

Yazar Rumuzu: yazar0468

Eser Sıra Numarası: 24022025eser25


                                               GERÇEĞİN YOLUNDA BİLİM

               İnsanı diğer canlılardan ayıran elbette ki düşünebilmesi, akıl yürütebilmesi ama en önemlisi de “keşfetme” güdüsüdür. Yaradılışından bu yana sonsuz bir “merak” içinde olan insan önce kendi evrenini sonra da başka evrenleri keşfetmenin çabası içine girmiştir. İnsanoğlu varoluşu anlamak için bilimi, felsefeyi, dini, sanatı ve daha nicesini kullanmıştır. Bu arayış yolunda bilim, gerçeğe ulaşmakta iyi bir yol gösterici olmuş, doğrulanabilir ve test edilebilir hipotezler kurmamızı sağlamıştır. Sarsılmaz bir merak ve keşfetme çabası içinde olan insanlık, tekerleğin icadı ile yola çıktığı araştırma sürecinde son olarak yapay zeka ile akıl almaz bir bilgi evrenine ulaşmıştır.

Bilim yolundaki toplumlar, doğanın karmaşık yapısını açıklama sürecinde fizik, kimya, biyoloji, arkeoloji, jeoloji gibi yüzlerce bilim dalını kullanmışlar ve fizikokimya, biyokimya, jeofizik, biyofizik gibi bilimin binlerce alt dallarını geliştirmişlerdir. Bu dallar birçok noktada kesişerek bilim ağacını oluşturmuş, insanları günümüze kadar meyveleriyle beslemiştir. Hala dallanıp budaklanmakta olan bu ağaç bilimin sonsuza dek devam edecek olan bir yolculuk olduğunu göstermektedir. Bilim yolculuğunda Galileo Galilei, Isaac Newton, Marie Curie, Thomas Edison, Nikola Tesla, Albert Einstein, Charles Darwin, Rosalind Franklin, Stephen Hawking, Michael Faraday gibi bilim insanları karanlığa ışık tutmuş, insanlardaki keşfetme tutkusunu körüklemişlerdir.

Bilim sadece “Ne?” sorusuna cevap vermez. ”Neden?” ve “Nasıl?” sorularına da cevap vererek deney ve gözlemlerin ortaya çıkardığı olguları birbirine bağlar ve gerçeklik modelleri inşa eder. Bu noktada bilim insanları bilimi yorumlar ve gelecek nesillere gerçeği arayış ışığını devreder. Güvenilir bilgilere ulaşmamızı ve gerçeklik modelleri inşa etmemizi sağlayan bilim bunu yapabilmek için tartışmalara ve aksiyomlara başvurur. Ancak gerçeği ararken “özgür düşünce” ortamının sağlanmış olmasının büyük önem taşıdığını bilmeliyiz. Gerçeğin göreceli bir kavram olması, toplumların farklı düşünce yapılarında farklı anlamlarla ifade edilebilmekte, tartışmalara neden olabilmektedir. Bu nedenle tarih boyunca gerçeği arayan çok sayıda bilim insanı katledilmiş, bilime inanan toplumlar refah ve ekonomisi güçlü devletlere dönüşürken, bilimle buluşamayan toplumlar ise “keşfetme” ve “merak” duygularını kaybettikleri için bilim yarışında geri kalmışlar ve gelişememişlerdir.

Bilim, insan doğasında da var olan varsayımları somut olarak sunar. Doğada olan biten her durumun bir sebebi vardır. Serbest bırakılan bir nesnenin yere doğru hareketini, hayvan sürülerinin hareketini, atom altı parçacıklarını, kütle çekim kuvvetini hatta galaksilerin oluşumunu bile bilim ile açıklarız. Bu süreçte doğadaki örüntüleri açıklamanın en güzel yolu da bilimdir. Mars’a gönderilen uzay aracından gelen fotoğraflar insanlığı heyecanlandırmaya devam ettikçe bilimsel merak son bulmadıkça bilim insanları icatlarıyla insanlığı aydınlatmaya devam ettikçe, insanlık karanlıkta kalmayacak bilimin ışığı hep var olacaktır. Ancak, bilimin insanlığa ve doğaya karşı işlenen suçlarda rol oynadığında “bilim” olmaktan çıkacağını ve tarih önünde hesap vereceğini de unutmamalıyız. 

Bu noktada insanın duygu evreni ile bilim birbirinden ayrı düşünülemez. Bilimin ışığında keşfeden insan, buluşlarla yaşamını kolaylaştırarak mutlu olur. Doğayı ve evreni keşfetme güdüsüyle hareket eden insan var oldukça bilim de var olacaktır. İnsanoğlu, bilimi yorumlayabilecek, hipotezler geliştirip, deneyler yapabilecek, varsayımlar sunabilecek tek canlıdır. Bilim, insanoğlu sayesinde gerçeği en fazla yansıtacak hale gelir. Evet, bilim gerçeği kusursuz bir şekilde göstermez, fakat gerçeğin en güzel modeli, en güzel yansımasıdır.



önceki eser / sonraki eser