Konusu:

“Bilim gerçeği arayışımızda yardımcı olabilir mi?”

 

Yazar Rumuzu: gulsum4513

Eser Sıra Numarası: 24022025eser06


                                                    KÖKENDEN GERÇEĞE

Bilimin geleceğe, gerçeğe yönelik katkısından önce geçmişine, tarihine göz atmak gerekir. Bilim neden ortaya çıkmıştır, sebepleri nelerdir?

İnsan, yaşamı boyunca doğayla bir mücadele halinde olmuştur. Çünkü insan içgüdüsü, ona sahip olmasını, doğaya hakim olmasını yadsımıştır. Bu hakimiyet sonucunda rahat yaşam sürecek ve diğer canlılara karşı üstünlük kuracaktır. Madem insan doğaya hakim olacaktır o zaman her bir durumdan da haberdar olması gerekir. Şimşek çakması, gök gürlemesi, Ay’ın ya da Güneş’in tutulması, afetler, hastalıklar vb. doğa olayları bazen onun ilgisini çekmiş bazen de aksine onu ürkütmüştür. Ama bu ürkütücü olaylar insanın bütün bunları yenerek sebebini araştırmaya yönlendirmiştir. Bunun sonucunda bütün bunları yapanı bilmek ve ona da sahip olmak istemiştir.

Peki o kim? İşte bu soruyla yolunu çizmiştir insanoğlu. O, yaratıcı. İnsanoğlu yaratıcının ve yarattıklarının peşinde. Bu kavramlar aynı zamanda din ile ilişkili. Dönem olarak biraz ileriye baktığımızda dinin merkezde olduğu ve hiçbir şekilde değiştirilmesini skolastik dönem bilimin aksini iddia ettiği bir dönemdi. Fakat o zamanki dinin din dışına çıkması insanı şüpheye düşürmüş ve bilime yönelmesini sağlamıştır. Yani bilim ile din aynı doğrultuda birbirini yakalamış ve ilerleme kaydetmiştir.

Ne var ki din ile bilimin ilişkisinin ön planda olduğu dönemde fikrini beyân eden filozofların buna ters veya aynen bu şekilde düşünen kesimi de vardır. Örneğin;William Draper Avrupa’daki olayları Aydınlanma Çağı ile ilişkilendirmiş ve din ile bilimin çatışma halinde olduğunu öne sürmüştür. Buna zıt olarak da Francis Collins, din ile bilimin uyumunu uyumu görüşünü savunmuştur. Din ne kadar inanç kökenli bakıldığında öznel gibi dursa da insanlık ölçütünde evrensel içerikler barındırır tıpkı bilim gibi. Bilim dinin sorgulanması ile ortaya çıktığından dinden beslenir ve boşluklarını tamamlar.

Şimdi ise bilimi tek başına ele alalım. Bilim ,gerek toplumsal gerek bireysel konular üzerinde durur. Ve bu konuları mantık çerçevesinde, akılcı bir şekilde ele alır ve çözüm üretir. Kişiye öz günlük buradan kalkar. İnsanlığın bakış açısını tek bir odağa toplanması sağlanır. İşte bu konuya nedensellik ilkesini katarak fikirlerini öne sürmüştü Aristotales. Ama sadece nedensellik ilkesi değildi bu. Bununla çatışma halinde olan düşünceleri de vardı

Metafizik denilen olayın bütün bunlara soru işareti getiren yanları bulunmaktadır.Nedir bu metafizik? Aynı zamanda doğa ötesi olarak da bilinen bu kavram, fiziğin konusu olmayan durumları, konuları ele almaktadır. Fiziğin açıklayamadıkları yani. Fizik eşittir bilim. Bilimin açıklayamadığı şeyler o zaman görüşe açıktır . Görüşe açık olan durum ise kesinlik taşımaz. Yani Aristotales in belirsizlik kuramını karşılar metafizik. İşte karşıt görüşlerin bir arada bulunduğu bilim. Nedensellik ve belirsizlik.

Kendi içerisinde çatışmaların bulunduğu bilimin, elbette cevapsız kaldığı konular olacaktır. Ancak bu demek değildir ki gerçeğe adım atmada bir yol değildir. Belirsizliği varsa çok daha fazlası kadar kesinliği bulunur . Bir elma düşünelim. Elmanın içerisinde çok fazla görebileceğimiz bölge bulunur. Göremeyeceğimiz alan ise en küçük çekirdeğin en iç bölgesidir . İşte metafizik onu temsil etmektir.

Kökeninin dine dayandığı ve sonrasını din ve evren konularıyla şekillendiren bilim,geleceğe tutulan en büyük ışıktır. Din sabittir ve geleceği kendisinde barındırır. Bunun insana anlatacak şekilde somut hale getirilmesi de bilime düşer. Yani bilim gerçeğe ulaşmada ki somut araçtır, insani dildir. Bilimin toprağının din olması bilimin gerçeği bulmadaki kılavuz olduğunun kanıtıdır.



önceki eser / sonraki eser