Konusu:

“Bilim gerçeği arayışımızda yardımcı olabilir mi?”

 

Yazar Rumuzu: güzel2174

Eser Sıra Numarası: 23022025eser03


                                                                             Hangi Gerçek?

                       

Bilim gerçeği arayışımızda yardımcı olabilir mi? Bu soruyu cevaplayabilmek için öncelikle gerçeğin ne olduğunu bilmemiz gerekir. Orhan Hançerlioğlu “Düşünce Tarihi” adlı kitabında insanların birden çok kimliği olduğundan bahseder, onu tanıyan kişi sayısınca kimlik. Bir bireyi tanıyan herkes onu farklı biri olarak bilir ve algılar. Onu tanıyan herkesin gözünde farklı bir kimlik oluşur. Hatta kişi hiçbir zaman kim olduğunu bilemez. Sadece kendini algılayışını ve kendisini yorumlayışını bilebilir. Ancak kişiden kişiye değişen aslında kişi değil kişinin algılanışıdır. “Kör Adamlar ve Fil” hikâyesini duymuş muydunuz? Filin ne olduğunu bilmeyen bir grup kör adama onu betimlemeleri istenir. Filin dişini elleyen onu bir mızrağa, kuyruğunu elleyen yılana, kulağını elleyen yelpazeye, bacağını elleyen ise bir ağaca benzetir. Her kör adam diğer görüşlere karşı gelir ve kendi fil algısını sonuna kadar savunur. Hepsi fil hakkında birbirinden tamamen bağımsız sonuçlara ulaşır ancak ortada tek bir “fil” gerçeği vardır. Değişen sadece gerçeğin algılanışıdır. Gerçeklik arayışımızda bilim, işte bu noktada rol alır.

 

Bilim insanın öznel doğasının sınırlarını zorlayarak nesnelliğe en çok yaklaşabildiği noktada konumlandırılır. Herkes için aynı, algısal farklılıklarla değişemeyecek net ve kesin bilgiler sunar. İnsanların kırmızı olarak gördüğü rengi başka bir hayvan kahverengi tonlarında görebilir ancak kırmızının 630-760 nanometre civarında bir dalga boyu olması tüm canlılar için değişmez bir gerçektir. Yine de unutulmamalıdır ki bilim de insana ait her şey gibi insanların anlaması için uyarlanmış ve özelleştirilmiştir. Konuya bu çerçeveden bakıldığında belki de bilim, mutlak gerçeğe ulaşmamızı hiçbir zaman sağlayamayacak derecede öznel bir disiplindir. Bilim, temellerini insanlığın ortak ve öznel evren algısı üzerine kurar ve bu disiplini mantıklı kılan, en temel varsayım “Bütün rasyonel gözlemciler tarafından paylaşılan ortak bir nesnel gerçeklik vardır.”dır. Bu, bilimin öznelliğinin en büyük kanıtlarındandır. Bilimin sorgulayıp araştırdığı evrenin gerçekliği bile yalnızca bir varsayımdan ibarettir. Eğer bu varsayıma şüpheyle yaklaşırsak insan aklının sınırlarını zorlayan, bildiğimiz ilkelere ve mantığa tamamen aykırı milyonlarca farklı gerçeklik teorisi içinde boğuluruz. Matrix gibi bir gerçekliğin içinde olduğumuzu kabul edersek şu an bildiğimiz dünya ve çevremizde algıladığımız her şey algılarımızın bir yanılgısından başka bir şey değildir. Ya da, bir gün aniden uyanacağımız bir rüyanın içinde olduğumuza inanabiliriz.

 

Bilimin en temel hipotezini kabul etsek bile evreni ve ona dair tüm gerçekleri hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıklayabilecek bir bilimin var olup olmadığı muammadır. Kendi gezegenimizde hatta vücudumuzda bile bilimin açıklamakta yetersiz kaldığı birçok sistem, olay varken gezegenimizin dışındaki evrenle, uzayla ilgili bilgimiz yok denilecek kadar azdır. Edindiğimiz sınırlı bilgiye geri dönüp baktığımızda ise bilim “Nasıl?” sorusunu açıklayabilirken neredeyse hiçbir zaman “Neden?” sorusunu açıklayamaz. “Nasıl yağmur yağar?” sorusu suyun buharlaşması, bulutları oluşturması sonrasında yoğuşarak yeryüzüne düşmesi şeklinde kolayca bilimsel olarak açıklanabilir. Ancak “Neden yağmur yağar?” sorusu bilimle cevaplanabilecek bir soru değildir. Yüzeyde çok da zor değilmiş gibi görünen bu sorunun kökleri “Doğa neden böyle işliyor?” sorusuna ve aslında en temelinde öğrenmek istediğimiz gerçeğe iniyor. Bilim bu tür varoluşsal sebepleri açıklamakta fazlasıyla yetersiz kalmaktadır.

 

Bilim gerçeği arayışımızda yardımcı olabilir mi? Bu sorunun cevabı gerçek tanımımıza göre “evet”ten “hayır”a keskin bir şekilde dönebilir. Bilimsel bir gerçekliğin varlığını kabul etsek bile bilim bize eksiksiz bir gerçeklik tanımı yapmak için çok yetersizdir. Yine de unutulmamalıdır ki bilim etrafımızdaki dünyayı ve evreni anlayabilmek için elimizdeki en gelişmiş ve kapsamlı disiplindir. Şu anda gerçekliğin çok kısıtlı bir alanını bize açıklayabilse de gelecekteki gerçeklik arayışında insanlığın en büyük yol göstericisi olacaktır.



önceki eser / sonraki eser