Konusu:

“Bilim gerçeği arayışımızda yardımcı olabilir mi?”

 

Yazar Rumuzu: mavikelebek1771

Eser Sıra Numarası: 20022025eser03


                                                             HAKİKATİ ARAYIŞTA BİLİM

İnsanoğlu tarih boyunca gerçeği aramış, evrenin ve varoluşun temel yasalarını anlamaya çalışmıştır. Bu süreçte bilim, sistematik yöntemleri ve nesnelliğiyle güçlü bir araç olarak görülmüştür. Peki bilim gerçeği arayışımızda yardımcı olabilir mi? Bilimin hâkim olduğu alanlar dikkate alındığında bu soruya cevap vermek mümkündür.

Bilim gerçeği arayışta birçok role sahiptir. Gerçekliği kavramamıza yardımcı olur. Bilimin anlaşılması gözlem, deney ve mantıksal çıkarımlara dayalı bir bilgi edinme sürecidir. Ünlü bilim insanı Carl Sagan, bilimin önemini şu sözleriyle vurgular: “Bilim bilgisizliğe karşı bir mum yakmaktır. Doğanın yasalarını anlamak bizi karanlıktan çıkarır.” Yani insan bilim sayesinde bilmediği düzenin varlığını ve işleyişini kavrar, kendini bilim sayesinde geliştirir başka bir deyişle aydınlatır.

Bilimsel bilginin güvenirliliği de oldukça önemlidir Gerçeğin keşif sürecinde gözlem, test ve hipotezler vazgeçilmez unsurlardır. Bütün bu unsurlar, bilimin dolayısıyla da gerçeğin kabul görmesini sağlar diyebiliriz.

Bilim doğada gerçekleşen olayların anlamlandırılması ve bu olaylar hakkında öngörüde bulunulmasında da etkili bir araçtır. Fakat bilimin gerçekliği değişebilir bir özelliğe sahiptir. Albert Einstein bilimsel gerçekliğin bu durumunu şu sözüyle ifade eder: “Bilim her zaman tamamlanmamış bir yapıdır. Bugün kesin sandığımız bilgiler yarın yanlışlanabilir.” Bilimin gelişebilir ve değişebilir özelliği sayesinde bilimin bize yarınlarda hangi bilgileri getireceğini bilemeyiz ama bu bilgiler şimdi kesin sanılan bilgileri çürütebilir.

Bilim evrenin işleyişini bize açıklar. Fizikte yer çekimi, kimyada maddelerin atom yapısı, biyolojide mikroskobik canlıların özellikleri gibi bilgilerle bu işleyişin düzenini tüm detaylarıyla bize aktarır, rehber olur.

Bilimin gerçeği arayışımızdaki rolü hakkında bazı edebiyatçıların da görüşleri bulunuyor. Örneğin Asimov hem bilim insanı hem de edebiyatçı olarak, bilimin sürekli sorgulama ve doğrulama sürecindeki önemini vurguluyor. Bunu şu sözüyle ifade eder : “Bilim cahilliğin düzenlenmiş şeklidir.” Aynı zamanda bu sözüyle bilimin cahilliğin ardından gelişen bir kavram olduğunu da vurgulamıştır. Bilimin gerçeği arayıştaki rolü hakkında görüş öne süren bir diğer edebiyatçı da Johnn Wolfgang Von Goethe’dir. Sanatçı bu konuda şöyle der: “Bilim ve sanat, yalnızca onlara tüm varlığını adayan insanlara kendilerini bütünüyle açarlar.” Goethe burada, bilimin gerçeği bulabilmesi için ona adanmışlık gerektirdiğini vurguluyor. Bilim, yalnızca yüzeysel bir uğraş olarak görülmezse ve ona tutkuyla yaklaşılırsa insanı hakikate ulaştırabilir.

Bu konuda Victor Hugo’ya da kulak verelim: “ Bilim bir ışık gibidir; onu arayanı aydınlatır.” Bu söz, bilimin insanlığı bilinmezlik ve cehaletten kurtaran bir rehber olduğunu vurgulamaktadır. Gerçeğe ulaşmak isteyenler için bilim o yola ışık tutan bir kavramdır.

Felsefe, sanat ve etik gibi konular da bilime temel oluşturur. Bilim temelini sorgulamadan, düşünceden alır. Felsefe ise bu noktada bilimin ilk kıvılcımlarını çakar. Sanat bilime ilham ve bakış açısı kazandırır. Yani en başından bilime temel olurlar.

Son olarak bilim, sistematik ve güvenilir yöntemleriyle gerçeği arayışımızda önemli rol oynar. Doğayı anlamamıza ve işleyişi kavramamıza yardımcıdır. Bilim gelişebilir özelliği sayesinde de gelecekte daha çok bilgiden haberdar olmamızı sağlayacaktır. Yani bilim gerçeği arayışımızda bizim için eşsiz bir dost, sadık bir yol arkadaşıdır.



önceki eser / sonraki eser